Geçmiştir bazı hezeyanlar.
Kırmızı parendeler atarak hiçbir şeye bulaşmadan devam ediyorum.
Endoplazmik retikulumlar oynaşıyor.
Tahtada yazan siyah harfler polisiye bir dizi başlangıcında olmadığımı onaylıyor.
“drink whiskey at the airport bar”
Artık ne sinirinden düşen vişneler ne balıkçılara şapka çıkaran balıklar var.
Atellenmiş kollarım hala kırık ya da yanlış kaynamış -at ellenmiş diye düzeltiyor beni sağ olsun.
Tramplenler öksüz kaldı.
Yolda yürüyorduk/yanımda bir grup vardı/bodrum sokaklarındaydık ve her yer bomboştu/bazı camlar kırık evler ise terk edilmişti/sığınacak bir ev arıyorduk/yolun karşısındaki eve baktığımda büyük bir çiçek merdivenlerdeydi/koyu bir turkuvaz duvar vardı/ona değil de tam karşısındaki eve girdik/ev boş gibiydi/yukarı çıktığımızda arka balkondan havuzu gördüm/pervazlar ahşaptı/kızın yatak odasında duvarlarda raflar ortada ise kocaman beyaz bir yatak vardı/kız yatağın üzerinde oturur pozisyonda/saçları -koyu dalgalı uzun- yüzünü kapatıyordu/yatak kocaman bir pencereye bakıyordu/babası ve uşak geldi sonra/ben ve onlar yatağın etrafına dağılmıştık/pencerenin önündeydim/baba uşağa "getir" dedi/uşak beyaz bir bez içinde ikiye katlanmış ve derisi yüzülmüş bir keçi getirdi/gözleri açıktı ve lacivertti/sonra gökyüzüne baktım/abartılı bir kuş sürüsü pencereye doğru geliyordu/ben martı zannediyordum/onlar beyaz siyah ve griydiler/gökyüzü ise maviydi/ama şimdi düşünüyorum da onlar kargaydı/pencerenin önünde karşı duvardaki raflara yöneldim/niyetim fotograf makinasını almaktı/kuşlar kaçıştı/bana kızdılar/"yine gelirler" dedim "keçi burada"/bulamadım makineyi/yanlış köşedeki raflara bakıyormuşum/yine geldiler/yediler/kalanları aynı renkte fare sürüleri bitirdi.
Uyandım.
Yüksek galaksiler konseyi toplanmıştı/ben "öğle yemeği yenmeli" diyordum/"sen ne yersen o olsun" dediler "öğle yemeği dediğin her neyse"/ama bu uzunca bir ikna toplantısından sonraydı.
Ve karpuzla uyandım.
Kollarımı açmış yatıyordum/hastane/"kan acaba akıyor mu?" dediler/iki kolumda da serum iğnesi vardı/bir hortumla ikisini birleştirdi/sağ kolumdan çıkan kan sol tarafa aktı/"evet varmış dolaşım" dedi doktor.
ya da diyemeden uyandım
Voodo voodoo bebeğim annen sana terlik pabuç alacak.
Kalk voodoo bebeği annen sana terlik pabuç alacak.
Kırmızı parendeler atarak hiçbir şeye bulaşmadan devam ediyorum.
Endoplazmik retikulumlar oynaşıyor.
Tahtada yazan siyah harfler polisiye bir dizi başlangıcında olmadığımı onaylıyor.
“drink whiskey at the airport bar”
Artık ne sinirinden düşen vişneler ne balıkçılara şapka çıkaran balıklar var.
Atellenmiş kollarım hala kırık ya da yanlış kaynamış -at ellenmiş diye düzeltiyor beni sağ olsun.
Tramplenler öksüz kaldı.
Yolda yürüyorduk/yanımda bir grup vardı/bodrum sokaklarındaydık ve her yer bomboştu/bazı camlar kırık evler ise terk edilmişti/sığınacak bir ev arıyorduk/yolun karşısındaki eve baktığımda büyük bir çiçek merdivenlerdeydi/koyu bir turkuvaz duvar vardı/ona değil de tam karşısındaki eve girdik/ev boş gibiydi/yukarı çıktığımızda arka balkondan havuzu gördüm/pervazlar ahşaptı/kızın yatak odasında duvarlarda raflar ortada ise kocaman beyaz bir yatak vardı/kız yatağın üzerinde oturur pozisyonda/saçları -koyu dalgalı uzun- yüzünü kapatıyordu/yatak kocaman bir pencereye bakıyordu/babası ve uşak geldi sonra/ben ve onlar yatağın etrafına dağılmıştık/pencerenin önündeydim/baba uşağa "getir" dedi/uşak beyaz bir bez içinde ikiye katlanmış ve derisi yüzülmüş bir keçi getirdi/gözleri açıktı ve lacivertti/sonra gökyüzüne baktım/abartılı bir kuş sürüsü pencereye doğru geliyordu/ben martı zannediyordum/onlar beyaz siyah ve griydiler/gökyüzü ise maviydi/ama şimdi düşünüyorum da onlar kargaydı/pencerenin önünde karşı duvardaki raflara yöneldim/niyetim fotograf makinasını almaktı/kuşlar kaçıştı/bana kızdılar/"yine gelirler" dedim "keçi burada"/bulamadım makineyi/yanlış köşedeki raflara bakıyormuşum/yine geldiler/yediler/kalanları aynı renkte fare sürüleri bitirdi.
Uyandım.
Yüksek galaksiler konseyi toplanmıştı/ben "öğle yemeği yenmeli" diyordum/"sen ne yersen o olsun" dediler "öğle yemeği dediğin her neyse"/ama bu uzunca bir ikna toplantısından sonraydı.
Ve karpuzla uyandım.
Kollarımı açmış yatıyordum/hastane/"kan acaba akıyor mu?" dediler/iki kolumda da serum iğnesi vardı/bir hortumla ikisini birleştirdi/sağ kolumdan çıkan kan sol tarafa aktı/"evet varmış dolaşım" dedi doktor.
ya da diyemeden uyandım
Voodo voodoo bebeğim annen sana terlik pabuç alacak.
Kalk voodoo bebeği annen sana terlik pabuç alacak.
No comments:
Post a Comment