-Neden sustun?
-Şu sivrisineği öldürsene..
Ergenlik sivilcesi için hazırlanan solüsyonların dibindeki tortular gibiyiz. Düğme büyüklüğünde kırmızı bir mum damlasının üzerine mührünü basarak yollamıştı mektubu. İlk mektubuydu. Atlıkarıncaya binmiş gibi sevinmiştim. Mıknatıslarla süngerleri karşılaştırıyormuşum meğer. Kirpiler hep yollarda ezilirler...
Güneş açmışmış o gün öyle söylediler. Gümüş saçlarımı topuz yapmıştım. Alt kattaki kahveden tavla sesleri geliyordu. Bence yağmur yağıyor olmalıydı. Kararlaştırılmış kararlara uyma zorunluluğu sonrası sıkıntı; “sabırlı ol” demişler, anlamamışım, onun yerine pençelerimi çıkardım. Kral ve kraliçe koskoca sarayda sıkıntıdan patlıyor olmalı.
Mürekkebe batırdım kalemi, basit bir not yazdım parlak cisimlere olan hayranlığımla ilgili. Ama her şarkı her aletle çalınmaz ki, ben kontrabas ile çalmaya çalışmışım, anlatanların yalancısıyım.
İşte sirklerde öğretilen yanlış bilgiler... Büyülü çadırda saçlarıma da parfüm sürmeyi öğrenmiştim. Sonra zürafalar vardı, masada oturup bizimle yemek yerlerdi. Kirpiklerini çok severdim. Parlayan ıslak yollardan geçtikten sonra merdivenle çıkılırdı çadır alanına. Şüphesiz arkada duran karavanlardan biri ameliyathaneydi, o cüceyi ve o deveyi orada yapmışlardı. Çaydanlıktan yansıyan beyaz ışık güçlü ve saatte 90 km hızla giden bir sivrisineği bile kör edebilir. Birbirimize aşinalığımız mükemmel –sivrisinekle ben-, bu ne saygısız rüya!? Kargalar balonları patlattı, neşterler gece ava çıktı... Mahvoldum, bu zavallı bir de-ja-vu. Kaybetmekten korkan yüzde yüz deli gibiyim. Sanatoryumlar korusun bizi. Amin.
23.10.07
I'll grow back like a Starfish
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment