This time
(She loves him)
I'm gonna keep it to myself
(She loves him)
This time
(She loves him)
I'm gonna keep me all to myself
(She loves him)
But he makes me want to hand myself over
(She loves him)
And he makes me want to hand myself over
(She loves him)
Vapura yetişmek için hızlı adımlarla alt geçitten geçiyoruz. etrafa balık ekmek kokusu hakim. -İşte burda, diyorum arkamızda kalan balık pazarını göstererek. -Oturup atmıştım sana o mesajı, bir saniye sonra da sen aramıştın. Minik bir kikirdeme sesi geliyor benden, sakince gülümseyip başını sallıyorsun, arkana, gösterdiğim yere doğru bakarak yürürken.
Vapur gelmiş ama kalkmasına biraz daha var, içindeki yolcuları indiriyor henüz. Gece, günlerden perşembe. Denizin iyotlu kokusu. Derin bir nefes.
Suyun üzerinde sallanıp duran iskeleden vapura binerken, elimi tutmuşsun, tek kişilik biniş iskelesinden geçmeye çalışırken arkandan yürüyorum. İçerisi sıcak, pencereler dev. Kenarlardan birine oturuyoruz. Vapur hareket ederken dışarıya bakıyoruz, cümleler gereksiz. İkimizinde aynı müzik çalara bağlı kulaklıklarımız kulaklarımızda, Man-o-to çalmaya başlıyor. Birbirimize bakıp gülümsüyoruz, kolunu arkadan atıyorsun, elin omzumdan aşağı sarkıyor. Ben de iyice koynuna gömülüyorum gözlerimi kapatıp, sen gözlerini ayrımadan denizin üzerinden köprüye doğru bakmaya devam ediyorsun.
No comments:
Post a Comment