4.6.07

overdose design

Çingene pembesi bir canavar maydanoz yerken cehennemde bir şeyler uyanmaya başlıyordu. Bu herkes için bir yıkılış demekti. Bu batıştan ne ağaçlar ne de silgiler kurtulabilecekti. Kumaş gibi bir haritaya gözlüklerini takarak bakmaya başladı. Ayakkabıları ile üstüne basıyordu. O sırada aklına zakkumlar geldi veya üzerinde portakal yetişen palmiyeler... Acıkmış olabilirdi. Zehirli gaz yayılımı da başlamıştı. Çıkıntı gibi görüşünü engelleyen akşamda deniz suyu turuncuydu. Masa bronzdan yapılmamış bile olsa bu güneşte onu bronz bir masadan ayırmak imkansızdı. Çiseleyen yağmurun altında şeker gibi eriyen uzun yol veba salgının başlayacağının işaretiydi ve bütün vişneler tepki gösterdiler, düştüler. Bu sıcakta bu bekleyiş ve beklerken bisküvi yiyiş koku delisi sıkıntılı bir kertenkelenin şeffaf tükenişine benziyordu. Balıklar salak salak onları yakalayan balıkçılara şapka çıkarmaya devam ediyorlardı. Kimse ışıkların kırmızıda takıldığını ve kırmızıdan başka her şeyin sahte olduğunu fark edememişti çünkü bu bir cezaydı.

*“bat, acun, bat”…iki gözün kör olsun da Bozkır’da su sat, ters kafalı uğru.*


No comments: