- I say, don’t you think the
rajah laughs at us?
- Perhaps, sir.
Henry O’Mercier.
İşler karışıyor.
Rehgüzarımda bir garip horoz
Eyliyordu benimle istihza
Hüsayin Siret
“Horozun hakkı var.”
Yahya Kemal
- Laisse-nous un instant, fit le Templier au garçon du restaurant, nous allons faire notre menu et nous vous sonnerons.
Le garçon se retira et le Templier verrouilla soigneusement la ported u cabinet.
Puis, d’un movement brusque, après s’ être débarrassé de son casque, il arracha le loup de
Tous les deux poussèrent, en même temps, un cri de stupeur, en ne se reconnaissant ni l’un ni l’autre.
Lui, ce n’était pas Raoul.
Elle, ce n’était pas Marguerite.
Ils se présentèrent mutuellement leurs excuses, et ne tardèrent pas à lier connaissance à la faveur d’un petit souper, je ne vous dis que ça.”
Korsan garsona “Bizi bir müddet yalnız bırakınız” dedi, “ne yiyeceğimizi kararlaştırınca sizi tekrar çağırırız.”
Garson çekilir çekilmez korsan hususi hücrenin kapısını güzelce kilitledi.
Sonra aniden geriye döndü, kendi tolgasını çıkarmasıyla gulyabaninin maskesini sıyırması bir oldu.
İkiside hayretler içinde çığlığı bastı; birbirlerini ömürlerinde ilk defa görüyorlardı.
Adam İsmet Ferda değildi.
Kadın Gülsima değildi.
Karşılıklı af dilediler ve, söylemeye ne hacet, bu nefis yemek vesilesi ile tanışmaktan hiç de pişman olmadılar.
No comments:
Post a Comment