22.6.14

I'm doused in madness, can't lose the sadness

insan bazen gerçekten çok üzülüyor.
insan bazen gerçekten çok mutsuz oluyor.

18.6.14

kezzapla mayonez getir be garson

Çok şey gördüm yüz üstü gömün beni
Mezar taşıma unfaithfull yazın
Dünya dert görsün
Kan bile kanıyor benim içimde

Mimikten, görüntüden yoksun, sadece sesten oluşan konuşmalarımız bir yere varmıyor. Cümleler uzuyor, sakız oluyor, sona doğru yaklaştıkça konu manasını kaybediyor -eğer en başta manasız değildiyse elbette. Bir eşiği geçemedik. Bu eşikte yüz kilometreler, dar saatler, sınırlı karakterler (140) yaşıyor. Yüz kilometrelerin yanakları biraz kırmızı, dar saatler kısa boylu, sınırlı karakterler çok gürültücü. Eşiğin tabanı yemyeşillerden sarmaşıklarla kaplı, insanın ayağına dolaşıyorlar. Göğü mavi, ara sıra bulutlu. Bazen de sis basıyor eşiği, göz gözü görmüyor.

Umarım bir gün kilometreler azalamasa da saatler genişler, karakterler sınırsızlaşır. Tek şarkı ile olmaz, daha balıklarımızı bile söylemedik.

12.6.14

senin kalbin ahşapçaymış

Ne içimden birşey yazmak, ne düşünmek ne de dilemek geliyor.
Günlerim üzülmek, sinirlenmek, bulunduğum yeri, yaptığım şeyi terk etmek istemek ve yemek yemekle geçiyor. (Sindirim sistemi faaliyetlerini geçiyorum, ama uyku yok maalesef)

Dün rüyamda ömrümün sonuna kadar yalnız kaldığımı gördüm.

Sanki kalabalık olsak bile yalnız değilmişiz gibi, hah!

2.6.14

You can't get here fast enough


What is your mission among us, you daughters of ancient Henna, you agents of the harvest moon? Are those star maps that your freckles replicate? How do you explain the fact that you live longer than average human? Where did you get such sensitive skin? And why are your curls the same shade as heartache?